Dijital İçerikler Çocuğa Şiddeti Aşılar mı?

Dijital İçerikler Çocuğa Şiddeti Aşılar mı?

Dijital oyunlar çocuğunuzu agresif ve sinirli mi yapıyor?

Muhammet Ü. ÖZTABAK

Muhammet Ü. ÖZTABAK

2006 yılında yapılan bir çalışmaya göre; ilköğretim çağını tamamlamış bir çocuk 100 bin kadar şiddet sahnesi, 8 bin kadar ölüm veya öldürme sahnesi izlemiş oluyor.

“Bir medya takip kuruluşunun*, televizyon izleme alışkanlıkları üzerine RTÜK’ten derlediği verilerle yaptığı araştırmaya göre, Türkiye dünya genelinde günlük televizyon izleme oranlarında 330 dakika ile dünya rekoru kırdı.”

Okuduğunuz bu korkutucu haberin yayınlanma tarihi Nisan 2017. Bu demek oluyor ki bir öğrenci yılda ortalama 1260 saatini okulda geçirirken, 2000 saatini televizyon başında geçirmektedir. Arkadaşlarıyla açık alanda oynaması, anne-babasıyla zaman geçirerek ortak paylaşımlarda bulunması, ninesinden-dedesinden masallar dinlemesi, rol model olacak öğretmenleriyle etkileşim içinde olması gereken çocuklarımızı artık biz değil “Dijital Dadılar” büyütüyor. Çocukların okuldan sonra yaptıkları ilk etkinlik TV, bilgisayar, internet gibi dijital ortamlarda vakit geçirmek oluyor. Dijital ortamlarda bu kadar uzun süre vakit geçirmenin çocuk üzerinde birçok olumsuz etkisinin olduğu biliniyor. Dikkat süresi kısa olan çocukların hızlı akan görüntüler karşısında dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon eksikliği yaşamaları, fiziksel ve toplumsal faaliyetlerin azalması, kitap okumak ve ders çalışmak gibi akademik çalışmaya karşı isteksizlik, düşünsel anlamda pasifleşen çocuğun yorum yeteneğinin azalması gibi olumsuz etkiler bunlar. Peki ya içerikler? İçerikler çocuğumuzu nasıl etkilemektedir? İçerikler çocuğumuzu şiddete meyilli hale getirir mi? Agresif yapar mı? Biz yetişkinler ve çocuklarımız neredeyse ömrümüzü ekran karşısında tüketiyoruz. Bu süreçte hangi açık ve gizli mesajlara veya sahnelere maruz bırakılıyoruz? İşte size küçük bir cevap; 2006 yılında yapılan bir çalışmaya göre* ilköğretim çağını tamamlamış bir çocuk 100 bin kadar şiddet sahnesi, 8 bin kadar ölüm veya öldürme sahnesi izlemiş. Bu yıllarda ekran başında günlük vakit geçirme ortalamasının yaklaşık 3,5-4 saat olduğunu da hatırlatmam gerekir. Bazı araştırmacılar, şiddeti izlemenin şiddet davranışını artırmadığını aksine şiddet duygularından arındırdığını, bazıları ise özellikle çocukları etkileyerek şiddet eğilimlerini artırdığını savunuyor. Bir kısmı ise, televizyonun tek başına şiddete yönlendirmediğini ancak özendirdiğini ve artırdığını iddia ediyor. Birçok çalışmada özellikle duyarlı çocuklarda, şiddet içeren programları izleme ile şiddet içeren davranışlar sergileme arasında bir ilişkinin var olduğuna dikkat çekiliyor. Bir araştırmada da televizyonda şiddet içeren programlar seyretmenin çocuklar üzerindeki en önemli etkisinin, daha şiddet yanlısı olmaları değil de daha korkak olmaları şeklinde. Birbiriyle çelişen farklı araştırmalara rağmen çocuklarımızı şiddet içeriklerinden mümkün olduğunca korumamız gerekiyor. Bir sünger misali çevrelerindeki duygu, düşünce ve davranışı emerek içselleştiren ve bu sayede kişilik gelişimlerini uzun vadede tamamlayan çocuklar, yetişkinlere oranla daha korumasız olduklarından şiddetten daha fazla etkilenirler. Şiddet bazen açıktan ve doğrudan, vahşice öldürme, öldürme, yaralama, dayak, savaş, saldırı şeklinde karşımıza çıkarken, bazen Tom ve Jerry gibi sevimli çizgi film karakterlerinin arkasına gizlenip korkutma, yıkma, patlama şeklinde gizli ve dolaylı olarak karşımıza çıkabiliyor. Çocukların kulağıyla değil, gözüyle öğrendikleri unutulmamalı. Bu sebeple gördüklerini taklit etme davranışları çok fazladır. Sürekli şiddeti gören çocukların farklı şiddet çeşitlerinden haberdar olacağı ve bu saldırgan davranışları model alabileceği biliniyor. İzlenen şiddet arttıkça, sergilenen şiddet de artıyor. Şiddet artık öğrenilmiş ve kabul edilebilir bir davranış haline gelmiş oluyor. Bir sonraki aşama ise şiddetin sıradanlaşması. Özellikle bu şiddet davranışları beğenilen karakterler eliyle sergilendiğinde taklit edilme oranları da artıyor. Ayrıca şiddetin bilinen kahramanlarca işlenmesi şiddetin haklı gösterilmesini de beraberinde getiriyor. Hem şiddet eylemi ile ilgili kanıksama, hem de şiddeti görenin çektiği acı ve zahmete karşı duyarsızlaşma oluşuyor. Günümüzde çocuk ve gençlerin oynadıkları pek çok internet oyunu şiddet içeriyor. Hatta birçok oyunda amaç rakibini öldürerek etkisiz hale getirmek. Birçok oyunda da cinsel veya etnik ayrımcılık içeren ögeler bulunuyor. Çocuk tarafından ister pasif (televizyon) ister aktif (oyun oynama) şekilde şiddet ve cinsel içeriğe maruz kalmak, çocuklarda içe kapanma, saldırganlık, yabancılaşma, duygusal ve psikolojik uyarılmışlık gibi etkilere neden oluyor. Bu etkiler ise şiddete başvurma eğilimlerini artırıyor. İnternette oynanan şiddet içerikli oyunların geleneksel medyadakilere göre daha olumsuz etkileri olacağı da ileri sürülüyor. Bunun sebeplerini şöyle sıralayabiliriz: İnternet oyunlarında şiddet içeren davranışlar ödüllendirilir yani ne kadar çok şiddet davranışı gösterirsen o kadar çok puan alırsın ve bir üst seviyeye çıkarsın. • Şiddetin kendisi oyunun amacı ve başarının gereği haline geldiğinden şiddet içeren davranışlar sürekli ve arzuyla tekrarlanır. • Oyun sırasında çocuk kendini saldırganla özdeşleştirerek, oyun karakterinin kendisi olarak oyunda yer alabilir. • Şiddet davranışı sanal da olsa çocuk tarafından bilfiil tecrübe edilir ve davranışın tüm aşamaları (tasarı, hazırlık, uygulama) gerçekleştirilebilir. Kısıtlı yaşam tecrübesine sahip olan çocuk, televizyon dünyasını toplumsal gerçeklik olarak algılayabilir. Bu algı zamanla çocuğun sosyal gerçekliğine dönüşebilir. Yapılan bir araştırmada her gün çizgi filmler, polis şovları, yüksek oranda şiddet içeren cinayet dramaları izleyen gençlerde televizyonun kısa dönemde şiddet davranışı üzerine etkisi olduğu gözlenmiş. Gerçek yaşamda saldırgan davranışlar gösteren çocuklarla televizyonda saldırgan davranışları izleyen çocuklar arasında bir ilişki olduğu kabul ediliyor. Sonuçta yapılan birçok çalışma, şiddet içerikli unsurların çocuklar ve gençler üzerinde olumsuz etkiler doğurduğu fikri üzerinde hemfikir. Şiddet olgusunun mümkün olduğunca azaltılması, toplumda çocukların hayatlarında iz bırakan tüm bireylerin çok yönlü çalışmasıyla gerçekleştirilebilir. Bunun için şiddetin zıttı olanı beslemek; sevgiye, saygıya, olgunluğa, sakinliğe, dostluğa, adalete, vb. yatırım yapmak gerekir. *2006-Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK), Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Araştırması: “TV Program İçeriklerinin Çocuk ve Gençler Üzerindeki Etkileri”

Önemli Hatırlatma

Bu içerik ilgili uzman danışman tarafından izleyicilerimizi bilgilendirme amaçlı hazırlanmıştır. Kendinizin veya çocuğunuzun sağlığı ile ilgili her konuda, bir tıp doktoruna veya çocuk eğitimi ve psikolojisi alanında çalışan uzmanlara danışmanızı tavsiye ederiz.

İlgili Makaleler